PAYLI MÜLKİYETTE PAYDAŞLARIN HAKLARININ KORUNMASI: ÖNALIM (ŞUFA) HAKKI:
- ER|EN HUKUK
- 27 Kas 2024
- 5 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 8 May
Yasal önalım hakkı, Türk Medeni Kanunu'nda paylı mülkiyet kapsamındaki taşınmazların ortak mülkiyet ilişkisini korumak amacıyla düzenlenmiş önemli bir hukuki mekanizmadır. Bu hak, taşınmaz mülkiyetindeki paydaşlara, diğer paydaşların payını üçüncü bir kişiye satması durumunda öncelikli satın alma yetkisi verir. Bu yazıda, yasal önalım hakkının temel unsurlarını, kullanım şeklini ve detaylarını ele alacağız.

I. Yasal Önalım Hakkı Nedir?
Yasal önalım hakkı, paylı mülkiyete tabi bir taşınmazda bir paydaşın payını üçüncü bir kişiye devretmesi durumunda, diğer paydaşlara aynı şartlarla bu payı satın alma imkanı tanır. Türk Medeni Kanunu'nun 732. maddesi ile düzenlenen bu hak, eşyaya bağlı bir borç niteliği taşır ve paydaşların taşınmaz üzerindeki haklarını koruma amacını taşır.
Bu hak, yenilik doğurucu bir dava yoluyla kullanılır ve payın mülkiyetinin devrini doğrudan etkiler. Yasal önalım hakkı sayesinde, paydaşlar arasına yabancı bir kişinin dahil olması engellenerek ortaklık ilişkisinin korunması amaçlanmaktadır.
II. Yasal Önalım Hakkının Doğması
Yasal önalım hakkı, paylı mülkiyet ilişkisi kurulmasıyla birlikte kendiliğinden doğar. Kanundan kaynaklanan bu hak, taşınmazın paylı mülkiyete tabi olduğu andan itibaren varlığını sürdürür. Ancak, bu hakkın kullanılması belirli bir koşula bağlıdır: payın üçüncü bir kişiye satılması. Bu satış işlemi, yasal önalım hakkını harekete geçiren temel unsurdur. Yine bu hak, paydaşlar arasında değil, ancak payın dışarıdan bir kişiye devri söz konusu olduğunda söz konusu olacaktır.
Yasal önalım hakkının doğumu için tapuya herhangi bir şerh düşülmesine gerek bulunmaz. Hak, doğrudan kanun tarafından düzenlendiği için, taşınmazın paylı mülkiyete konu olduğunu bilen herkes, bu hakka tabi olduğunu da bilmek durumundadır. Hukuk düzeni, üçüncü kişilerin bu haktan haberdar olduğunu varsayar ve bu nedenle, paylı mülkiyet altındaki taşınmazlarda bir pay satın almak isteyen kişiler, önalım hakkıyla karşılaşabileceklerini göz önünde bulundurmalıdır. Böylelikle yasal önalım hakkı, hem taşınmaz üzerindeki tasarruf yetkisini kısıtlamaz hem de paydaşların çıkarlarını koruyarak paylı mülkiyet ilişkilerinin sürdürülebilirliğini sağlar.
III. Önalım Hakkının Kullanım Şartları
Yasal önalım hakkını kullanabilmek için belirli şartların sağlanması gerekir:
Paylı Mülkiyetin Varlığı
Yasal önalım hakkı yalnızca paylı mülkiyete tabi taşınmazlarda geçerlidir. Elbirliği mülkiyeti gibi farklı mülkiyet türlerinde bu hak kullanılamaz.
Satış İşleminin Gerçekleşmesi
Önalım hakkı, yalnızca payın paydaşlar dışında üçüncü bir kişiye satışı durumunda kullanılabilir.
İvazlı İşlemler
Hak, sadece bedel karşılığı yapılan işlemlerde kullanılabilir. Bedelsiz işlemlerde (örneğin bağışlama) önalım hakkı doğmaz.
Satışın Hukuka Uygunluğu
Satış işleminin geçerli ve hukuka uygun olması gerekir. Şekil eksikliği, muvazaa veya başka bir nedenle geçersiz olan satış işlemleri için önalım hakkının kullanılabilmesi mümkün olmayacaktır.
IV. Önalım Hakkının Kullanılamayacağı Durumlar
Bazı durumlarda yasal önalım hakkının kullanılması söz konusu olamayacaktır:
Taşınır Mallarda Önalım Hakkı Yoktur: Yasal önalım hakkı, yalnızca taşınmaz mallar için geçerlidir. Taşınırlar bu kapsama dahil edilmemiştir.
Elbirliği ve Kat Mülkiyetinde Geçerli Değildir: Paylı mülkiyet dışındaki mülkiyet türlerinde, örneğin elbirliği mülkiyeti gibi durumlarda, önalım hakkı kullanılamaz.
Bağışlama ve Trampa Gibi Bedelsiz İşlemlerde Kullanılamaz: Eğer pay, bağışlama ya da trampa (mal takası) gibi karşılıksız bir işlemle devredilmişse, bu hak devreye girmez.
Kamulaştırma ve Arazi Toplulaştırmasında Geçerli Değildir: Taşınmazın kamu yararı amacıyla kamulaştırılması veya arazi toplulaştırması süreçlerinde önalım hakkı uygulanamaz.
Cebri Artırmalarda Kullanılamaz: Mahkeme ya da icra yoluyla yapılan açık artırmalarda önalım hakkı geçerli değildir.
Hâkim Kararıyla Mülkiyet Devri: Taşınmaz mülkiyeti bir mahkeme kararıyla bir başkasına devredildiyse önalım hakkı ileri sürülemez.
Bağışlama Ağırlıklı Karma Sözleşmeler: Eğer bir sözleşmede bağışlama niteliği ağır basıyorsa, bu durumda önalım hakkı kullanılamaz.
Önalım Hakkı Sahibinin Yerine Getiremeyeceği Edimlerde: Karşı tarafın talep ettiği edimi önalım hakkı sahibi yerine getiremiyorsa, örneğin hayat boyu gelir sağlama veya ölünceye kadar bakma sözleşmeleri gibi durumlarda, bu hak devre dışı kalır.
Şirket Birleşmeleri, Vakıf Kurulması: İki şirketin birleşmesi sırasında veya vakıf kurulması amacıyla taşınmazların devri gerçekleşirse önalım hakkı kullanılamaz.
Oybirliği ile Alınan Devir Kararları: Paylı mülkiyete konu taşınmazın tamamı veya bir kısmı, tüm paydaşların oybirliğiyle devredilmişse, önalım hakkı ileri sürülemez.
Miras Hukuku İşlemleri: Mirasın geçişi, paylaşımı veya mirastan feragat gibi işlemler sırasında önalım hakkı kullanılamaz.
Fiilen Paylaşılmış Taşınmazlarda: Paydaşların fiilen taksim ederek kullandıkları bir taşınmazın belirli bir kısmı satıldığında, bu durumda önalım davası açılamaz.
V. Önalım Davası
Yasal önalım hakkının hayata geçirilebilmesi için hak sahibi paydaşın, payı satın alan üçüncü kişiye karşı dava açması zorunludur. Bu dava, taşınmazın satış koşulları çerçevesinde değerlendirilir ve mahkeme kararıyla hak sahibinin mülkiyet hakkını kazanmasını sağlar. Önalım davası, hukukumuzda "yenilik doğurucu dava" olarak sınıflandırılır. Bu tür davalarda, mevcut hukuki durum değişir ve dava sonucunda taşınmaz payının mülkiyeti alıcıdan davacıya geçer. Ancak, davanın başarılı olabilmesi için belirli süreler içinde açılması ve hukuki süreçlerin doğru bir şekilde izlenmesi gerekir.
A. Davanın Tarafları
Önalım davasında davacı, yasal önalım hakkına sahip olan paydaşlardır. Paydaşlar, taşınmazın satışını öğrendikten sonra, payı satın alan üçüncü kişiye karşı dava açma hakkına sahiptir. Öte yandan, davalı ise taşınmaz payını satın almış olan üçüncü kişidir. Bu kişi, satışın resmi olarak tamamlanmış olması durumunda dava sürecine dahil edilir. Davada mahkeme, hem satışın hukuka uygunluğunu hem de tarafların haklarını inceler.
Birden fazla paydaş bulunuyorsa, bu paydaşlar davayı birlikte açabilir veya yalnızca biri dava açmayı tercih edebilir. Dava sonunda, paydaşlardan sadece davayı açanlar taşınmaz payını satın alma hakkına sahip olur. Diğer paydaşlar bu haktan yararlanamaz.
B. Önalım Davasında Süreler
Türk Medeni Kanunu, önalım hakkının kullanılmasını belirli sürelerle sınırlandırmıştır. Bu süreler, hak düşürücü nitelikte olduğundan, belirtilen sürelerin dışında dava açılması mümkün değildir. Süreler iki farklı şekilde düzenlenmiştir:
Satış Bildiriminden İtibaren 3 Ay: Satışı gerçekleştiren paydaş, diğer paydaşlara satış işlemini resmi olarak noter kanalıyla bildirdiğinde, bu tarihten itibaren üç ay içinde dava açılması gerekir. Bu bildirim yapılmamışsa süre başlamaz.
Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 21.09.2005 tarihli, 2005/8-358 E. ; 2005/470 K. numaralı kararında da “…yasal önalım hakkının kullanılması için öngörülen üç aylık hak düşürücü süre, satışın, önalım hakkı sahibine alıcı veya satıcı tarafından noter aracılığıyla bildirildiği tarihten itibaren işlemeye başlar. Önalım hakkı sahibinin satışı kesin olarak başka bir şekilde öğrenmiş olması sürenin işlemesine yol açmaz.” şeklinde içtihat geliştirmiştir.
Satış Tarihinden İtibaren 2 Yıl: Satış bildirimi yapılmasa bile, satış tarihinden itibaren her halükarda iki yıl içinde dava açılmalıdır. Bu süre geçtikten sonra, hak sahibi paydaşlar önalım hakkını kaybeder.
.
C. Davanın Süreci ve Sonuçları
Önalım davasının açılmasıyla birlikte, mahkeme süreci başlar ve satış işleminin şartları detaylı bir şekilde incelenir. Mahkeme kararıyla birlikte, satış işlemi sonucunda alıcı ile satıcı arasında gerçekleşen mülkiyet devri, davacı paydaş lehine iptal edilerek, taşınmazın mülkiyeti davacıya geçer. Davacının bu süreçte satış koşullarını aynen kabul etmesi gerektiği unutulmamalıdır. Satış bedeli veya diğer koşullar üzerinde pazarlık yapılması söz konusu değildir. Mahkeme kararı, satış işlemini olduğu gibi devreder ve taşınmaz üzerindeki haklar davacıya geçer.
Önalım davası, hem paydaşlar arasındaki mülkiyet ilişkilerini koruyan hem de üçüncü kişilere yönelik güvence sağlayan önemli bir mekanizmadır. Ancak, bu sürecin başarılı bir şekilde tamamlanabilmesi için yasal sürelere dikkat edilmesi ve davanın doğru bir şekilde yürütülmesi gereklidir. Hak sahibi paydaşların bu süreçte hukuki destek almaları, davanın olumlu sonuçlanması açısından önemlidir.
VI. Önalım Hakkının Ortadan Kalkması ve Feragat
Yasal önalım hakkı, paydaşların taşınmaz üzerindeki mülkiyet ilişkilerinde önemli bir koruma aracı olsa da, belirli durumlarda bu hak ortadan kalkabilir. Önalım hakkının sona ermesi, genellikle sürelere uyulmaması veya hakkın açıkça kullanılmamasından kaynaklanır. Yine hak sahibinin bu haktan feragat etmesi, hakkın ortadan kalkmasının bir diğer yoludur. Feragat, hak sahibinin bu hakkı kullanmayacağını açıkça beyan etmesi anlamına gelir ve iki şekilde gerçekleşebilir: mutlak feragat ve özel feragat.
A. Mutlak Feragat
Mutlak feragat, önalım hakkından tamamen ve süresiz olarak vazgeçmeyi ifade eder. Bu tür bir feragat resmi şekilde yapılır ve taşınmazın tapu siciline şerh edilerek bağlayıcı hale gelir. Bu şekilde gerçekleşen bir feragat, yalnızca feragat eden paydaşın değil, aynı zamanda feragat eden paydaştan sonraki halefi olan maliklerin de ön alım hakkını kullanmasını engelleyecektir.
B. Özel Feragat
Özel feragat, belirli bir satış işlemine özgü olarak önalım hakkından vazgeçmeyi ifade eder. Bu durumda hak sahibi, yalnızca belirli bir satış için hakkını kullanmayacağını beyan eder. Ancak bu feragat, gelecekteki satışlarda önalım hakkını etkilemez. Burada nisbi bir ilişki söz konusu olduğundan feragatin geçerliliği de herhangi bir şekle tabi olmayıp tapuya şerh edilmesine de gerek bulunmamaktadır.
VII. Sonuç
Yasal önalım (Şufa) hakkı, Türk Medeni Kanunu'nun paydaşlar arasındaki mülkiyet ilişkilerini korumak için getirdiği etkili bir düzenlemedir. Bu hak, paydaşların ortaklık ilişkilerini sürdürebilmelerine ve taşınmaz üzerinde kontrol sağlamalarına olanak tanır. Ancak bu hakkın kullanılabilmesi için sürelerin titizlikle takip edilmesi ve hukuki prosedürlerin doğru bir şekilde uygulanması önem arz etmektedir.